3 Haziran 2016 Cuma

2008 Sonrası Küresel Ekonominin Görünümü

BAŞLANGIÇ: ABD Emlak Balonu

2008 yılında ABD’de patlak veren ekonomik krizin şimdiki aşaması gelişmekte olan ekonomiler mi?
 İlk olarak ABD’de emlak fiyatlarındaki balonun patlamasıyla başlayan finans devleri Merrill Lynch, JP Morgan Chase, Morgan Stanley gibi yatırım bankalarını zor durumda bırakan ve ülkenin köklü yatırım bankalarından Lehman Brothers’ın,  iflasına kadar uzanan süreç sadece uzun sürecek bir krizin başlangıcı oldu. Bu süre boyunca birçok banka iflası gerçekleşti.

2008 krizi

İflasların bu kadar büyük çaplı olması kapitalist sistemin öncüsü olan ABD’yi çaresiz bıraktı. ABD Hükümeti duruma el koymak zorunda kaldı. İflasların önlenmesi amacıyla 2008 Aralık ayında 800 milyar dolarlık ilk varlık alım programını başlattı. Ekim 2014’e kadar süren varlık alım programı 2008 yılında 900 milyar USD dolayında olan FED’in bilançosunu günümüzde 4,5 trilyon USD dolaylarına gelmesine neden oldu.
Bu politikayla ve alınan önlemlerle  birlikte 2010’da zirve yapan banka iflasları önemli ölçüde azalmış görünüyor.

2.PERDE: AVRUPA

ABD’de başlayan kriz bulaşıcı bir hastalık gibi kısa sürede Avrupa’ya sıçradı. İngiltere’de emlak fiyatlarında büyük bir düşüş başladı ve İzlanda’da 3 bankanın iflası ile krizin Avrupa perdesi açıldı. 2008 Mortgage Krizi’nin çözümü amacıyla uygulamaya konulan gevşek maliye politikaları, Avrupa bölgesinde bir borç krizinin fitilini ateşlemiş oldu. Genişletici maliye politikası bol miktarda borçlanmaya neden oldu. Yükselen borçluluk oranı, ekonominin durgunlaşmasıyla birlikte borçların çevrilebilirliği problemini ortaya çıkardı. Tüm yaşananlar borçlanma maliyetini artırdı ve borçların ödenememe ihtimalini ortaya çıkardı. Kamu brüt borcunun GSYH(Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) oranı hızlı bir şekilde artış gösterdi.

Avrupa Bölgesi Kamu Brüt Borcu/GSYH oranı
Bölge/Yıllar
2007 
2008 
2009 
2010 
2011 
2012 
2013 
2014 
Avrupa Bölgesi (19 ülke)
64.9 
68.5 
78.3 
83.8 
86.0 
89.3 
91.1 
92.1 
Avrupa Bölgesi (28 ülke)
57.8 
61.0 
73.0 
78.4 
81.0 
83.8 
85.5 
86.8 
Almanya
63.6 
65.0 
72.5 
81.0 
78.4 
79.7 
77.4 
74.9 
Fransa
64.4 
68.1 
79.0 
81.7 
85.2 
89.6 
92.3 
95.6 
İrlanda
23.9 
42.4 
61.8 
86.8 
109.3 
120.2 
120.0 
107.5
Yunanistan
103.1 
109.4 
126.7 
146.2 
172.0 
159.4 
177.0 
178.6 
İspanya
35.5 
39.4 
52.7 
60.1 
69.5 
85.4 
93.7 
99.3 
İtalya
99.7 
102.3 
112.5 
115.3 
116.4 
123.2 
128.8 
132.3
Portekiz
68.4 
71.7 
83.6 
96.2 
111.4 
126.2 
129.0 
130.2
İngiltere
43.5 
51.7 
65.7 
76.6 
81.8 
85.3 
86.2 
88.2 
Belçika
86.9
92.4
99.5
99.6
102.2
104.1
105.1
106.7
  Kaynak: Eurostat

Özellikle İspanya, İrlanda, Portekiz, İtalya, Yunanistan ve Belçika borcunu çevirmekte zorlanan ülkeler olarak ön plana çıktı. Borcun bu kadar büyümesi çarkların dönmesine engel teşkil eden bir durum haline geldi. Bu borçların döndürülebilmesi için yeni bir politika gerekti.
Borçluluk sorununun çözümü ve ucuz kredi için parasal genişleme politikaları uygulanmaya başlandı. İlk olarak İngiltere’de başlayan ve kısmen başarılı olan politikaya 2015 yılında AMB de başvurdu. Aralık 2015’te ise varlık alım programının Eylül 2016’dan Mart 2017’ye uzatma kararı aldı.
Devam eden süreçte Avrupa bu istikrarsız duruşu ve borç sorununu çözmeye çabalıyor. Parasal genişlemeye rağmen ekonomik durgunluk devam ediyor. Enflasyonda toparlanma henüz gelmedi ve çok düşük seviyelerde seyrediyor.
Avrupa ekonomisinin lokomotifi konumunda olan Almanya’daki pozitif ayrışma biraz olsun yüzleri güldürse de genel anlamda iyileşme biraz daha zaman alacak gibi. Toparlanmanın daha hızlı sonuç vermesi için Almanya’nın yanına yeni ülkelerin eklenmesi gerekiyor.



ASYA VE JAPONYA

Tüm bu gelişmeler tabi ki Uzakdoğu ekonomilerini de yakından etkiledi. Kriz sonrası dönemde Çin ve Hindistan dışında kalan ülkelerin büyüme rakamlarında büyük bir ivme kaybı yaşandı. Ancak genel anlamda gelişmekte olan ülkelerin hakim olduğu Asya’da krizin etkisi ve toparlanma süreci ABD ile Avrupa tarafına göre daha kısa sürede gerçekleşti.

asya büyüme


Japonya

Diğer Asya ülkelerinden negatif ayrışma gösteren Japonya Ekonomisi, küresel krizin Asya ayağından en çok etkilenen ülke konumunda yer alıyor. Özellikle 2009 yılında yaşadığı -5,5’lik büyüme oranı krizden ne kadar etkilendiğini ortaya koyar nitelikte. Bunun sebebi küresel krizin çıkış noktasının dünyanın en büyük ekonomisi olması ve burada yaşanan krizin öncelikli olarak gelişmiş ekonomileri etkisi altına alması.
Kriz öncesinde de ekonomiyi canlandırma konusunda uzun yıllardır sıkıntı içerisinde olan Japonya, son günlerde bu gidişe dur demek için daha fazla çaba harcıyor. Özellikle 80 trilyon Yenlik parasal genişlemenin devam etmesi ve son olarak negatif faiz uygulamasına geçiş ile birlikte tedbirler sertleşmiş vaziyette.
Ancak görülüyor ki, uygulanan faiz indirimi Japonya ekonomisinin aradığı ilaç değil. Faiz indirimi çok kısa süreli bir etki yaptı ve sadece bir hafta içerisinde Japon Yeni faiz öncesi değerine geri geldi. BoJ’un yeni tedbirler alması gerekecek gibi görünüyor.

SON PERDE: GELİŞEN EKONOMİLER

Başlangıç itibariyle bir gelişmiş ülke krizi olarak ortaya çıkan kriz. Son günlerde özellikle gelişmekte olan ekonomileri zor durumda bırakıyor.
Krizin başlangıcında tüm dünya ülkeleri gibi gelişmekte olan ülkeler de bu krizden negatif yönde etkilendi. Ancak etki gelişmiş ülkeler kadar güçlü olmadı. Gelişen ülkelere nazaran daha hızlı bir toparlanma görüldü. Bunun sebebi ABD ve diğer gelişen ekonomilerde alınan önlemlerin gelişmekte olan ülkelere sağlamış olduğu faydalardır.
Özellikle ABD tarafında başlayan varlık alım çılgınlıkları ve faiz indirimleriyle piyasada para bolluğu yaşandı. Bol miktarda paranın olması gelişen ekonomilere yatırım akışının hızlanmasına neden oldu. Aynı zamanda uygulanmakta olan genişlemeci para politikaları, gelişen ülke paralarının değer kazanmasına neden olarak bu ülkelerde yaşayan kişilerin alım gücünü arttırdı. Ulusal paranın değer kazanmasıyla milli gelirde iyileşme meydana geldi. Yaşanan bu durum Türkiye gibi ülkelerde pozitif ayrışmaya neden oldu.


2006-2014 arası ülkelerin kişi başına GSYİH rakamları (USD)
Ülke/Yıllar
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
Brezilya
5.809
7.241
8.701
8.462
11.124
13.042
11.922
11.711
11.384
Hindistan
816
1.051
1.022
1.124
1.387
1.471
1.449
1.455
1.581
Meksika
8.666
9.219
9.578
7.647
8.851
9.715
9.703
10.172
10.325
Türkiye
7.727
9.309
10.382
8.623
10.111
10.584
10.646
10.975
10.515
Güney Afrika
5.661
6.153
5.811
5.912
7.391
8.081
7.592
6.889
6.482
Kaynak: Dünya Bankası


Ancak son zamanlarda gelişen ekonomiler sorun yaşamaya başladı özellikle FED’in 2014 yılında varlık alım programını durdurmasıyla başlayan süreç, 2015 Aralık ayında faiz artışının gelmesiyle hız kazandı. Bu süre içerisinde gelişmekte olan ekonomilerin paraları hızla değer kaybetti. Faiz artışıyla birlikte Dolar’ın ülkesine dönme isteği artarak devam ediyor. Bu istek gelişmekte olan ekonomilerin para birimleri üzerindeki baskıyı da arttırıyor.
Aynı zamanda son zamanlarda dünya ekonomik büyümesindeki yavaşlama, azalan dünya ticareti kriz boyunca küresel ekonominin itici gücü olan Çin’in, son günlerde yaşadığı sorunlar gelişmekte olan ekonomileri olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor.

Bu etkilerin tamamı birleştiğinde genel teoride olduğu gibi ekonomik krizin son aşaması olan gelişmekte olan ekonomiler ayağının yaşanması kaçınılmaz son gibi görünüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GARAN Teknik Görünüm

 8,75 seviyesinden başladığı yükseliş hareketini 3. haftaya da taşıyan hissede yukarı yönlü eğilim devam ediyor. Hissenin son iki gündür 10,...