BAŞLANGIÇ: ABD Emlak
Balonu
2008 yılında ABD’de patlak veren ekonomik krizin şimdiki
aşaması gelişmekte olan ekonomiler mi?
İlk olarak ABD’de
emlak fiyatlarındaki balonun patlamasıyla başlayan finans devleri Merrill
Lynch, JP Morgan Chase, Morgan Stanley gibi yatırım bankalarını zor durumda
bırakan ve ülkenin köklü yatırım bankalarından Lehman Brothers’ın, iflasına kadar uzanan süreç sadece uzun sürecek
bir krizin başlangıcı oldu. Bu süre boyunca birçok banka iflası gerçekleşti.
İflasların bu kadar büyük çaplı olması kapitalist sistemin
öncüsü olan ABD’yi çaresiz bıraktı. ABD Hükümeti duruma el koymak zorunda
kaldı. İflasların önlenmesi amacıyla 2008 Aralık ayında 800 milyar dolarlık ilk
varlık alım programını başlattı. Ekim 2014’e kadar süren varlık alım programı
2008 yılında 900 milyar USD dolayında olan FED’in bilançosunu günümüzde 4,5
trilyon USD dolaylarına gelmesine neden oldu.
Bu politikayla ve alınan önlemlerle birlikte 2010’da zirve yapan banka iflasları
önemli ölçüde azalmış görünüyor.
2.PERDE: AVRUPA
ABD’de başlayan kriz bulaşıcı bir hastalık gibi kısa sürede
Avrupa’ya sıçradı. İngiltere’de emlak fiyatlarında büyük bir düşüş başladı ve
İzlanda’da 3 bankanın iflası ile krizin Avrupa perdesi açıldı. 2008 Mortgage
Krizi’nin çözümü amacıyla uygulamaya konulan gevşek maliye politikaları, Avrupa
bölgesinde bir borç krizinin fitilini ateşlemiş oldu. Genişletici maliye
politikası bol miktarda borçlanmaya neden oldu. Yükselen borçluluk oranı,
ekonominin durgunlaşmasıyla birlikte borçların çevrilebilirliği problemini
ortaya çıkardı. Tüm yaşananlar borçlanma maliyetini artırdı ve borçların
ödenememe ihtimalini ortaya çıkardı. Kamu brüt borcunun GSYH(Gayri Safi Yurtiçi
Hasıla) oranı hızlı bir şekilde artış gösterdi.
Avrupa Bölgesi Kamu Brüt Borcu/GSYH oranı
Bölge/Yıllar
|
2007
|
2008
|
2009
|
2010
|
2011
|
2012
|
2013
|
2014
|
Avrupa
Bölgesi (19 ülke)
|
64.9
|
68.5
|
78.3
|
83.8
|
86.0
|
89.3
|
91.1
|
92.1
|
Avrupa
Bölgesi (28 ülke)
|
57.8
|
61.0
|
73.0
|
78.4
|
81.0
|
83.8
|
85.5
|
86.8
|
Almanya
|
63.6
|
65.0
|
72.5
|
81.0
|
78.4
|
79.7
|
77.4
|
74.9
|
Fransa
|
64.4
|
68.1
|
79.0
|
81.7
|
85.2
|
89.6
|
92.3
|
95.6
|
İrlanda
|
23.9
|
42.4
|
61.8
|
86.8
|
109.3
|
120.2
|
120.0
|
107.5
|
Yunanistan
|
103.1
|
109.4
|
126.7
|
146.2
|
172.0
|
159.4
|
177.0
|
178.6
|
İspanya
|
35.5
|
39.4
|
52.7
|
60.1
|
69.5
|
85.4
|
93.7
|
99.3
|
İtalya
|
99.7
|
102.3
|
112.5
|
115.3
|
116.4
|
123.2
|
128.8
|
132.3
|
Portekiz
|
68.4
|
71.7
|
83.6
|
96.2
|
111.4
|
126.2
|
129.0
|
130.2
|
İngiltere
|
43.5
|
51.7
|
65.7
|
76.6
|
81.8
|
85.3
|
86.2
|
88.2
|
Belçika
|
86.9
|
92.4
|
99.5
|
99.6
|
102.2
|
104.1
|
105.1
|
106.7
|
Kaynak: Eurostat
Özellikle İspanya, İrlanda, Portekiz, İtalya, Yunanistan ve
Belçika borcunu çevirmekte zorlanan ülkeler olarak ön plana çıktı. Borcun bu
kadar büyümesi çarkların dönmesine engel teşkil eden bir durum haline geldi. Bu
borçların döndürülebilmesi için yeni bir politika gerekti.
Borçluluk sorununun çözümü ve ucuz kredi için parasal
genişleme politikaları uygulanmaya başlandı. İlk olarak İngiltere’de başlayan
ve kısmen başarılı olan politikaya 2015 yılında AMB de başvurdu. Aralık 2015’te
ise varlık alım programının Eylül 2016’dan Mart 2017’ye uzatma kararı aldı.
Devam eden süreçte Avrupa bu istikrarsız duruşu ve borç
sorununu çözmeye çabalıyor. Parasal genişlemeye rağmen ekonomik durgunluk devam
ediyor. Enflasyonda toparlanma henüz gelmedi ve çok düşük seviyelerde
seyrediyor.
Avrupa ekonomisinin lokomotifi konumunda olan Almanya’daki
pozitif ayrışma biraz olsun yüzleri güldürse de genel anlamda iyileşme biraz
daha zaman alacak gibi. Toparlanmanın daha hızlı sonuç vermesi için Almanya’nın
yanına yeni ülkelerin eklenmesi gerekiyor.
ASYA VE JAPONYA
Tüm bu gelişmeler tabi ki Uzakdoğu ekonomilerini de yakından
etkiledi. Kriz sonrası dönemde Çin ve Hindistan dışında kalan ülkelerin büyüme
rakamlarında büyük bir ivme kaybı yaşandı. Ancak genel anlamda gelişmekte olan
ülkelerin hakim olduğu Asya’da krizin etkisi ve toparlanma süreci ABD ile
Avrupa tarafına göre daha kısa sürede gerçekleşti.
Japonya
Diğer Asya ülkelerinden negatif ayrışma gösteren Japonya
Ekonomisi, küresel krizin Asya ayağından en çok etkilenen ülke konumunda yer
alıyor. Özellikle 2009 yılında yaşadığı -5,5’lik büyüme oranı krizden ne kadar
etkilendiğini ortaya koyar nitelikte. Bunun sebebi küresel krizin çıkış
noktasının dünyanın en büyük ekonomisi olması ve burada yaşanan krizin
öncelikli olarak gelişmiş ekonomileri etkisi altına alması.
Kriz öncesinde de ekonomiyi canlandırma konusunda uzun
yıllardır sıkıntı içerisinde olan Japonya, son günlerde bu gidişe dur demek
için daha fazla çaba harcıyor. Özellikle 80 trilyon Yenlik parasal genişlemenin
devam etmesi ve son olarak negatif faiz uygulamasına geçiş ile birlikte
tedbirler sertleşmiş vaziyette.
Ancak görülüyor ki, uygulanan faiz indirimi Japonya
ekonomisinin aradığı ilaç değil. Faiz indirimi çok kısa süreli bir etki yaptı
ve sadece bir hafta içerisinde Japon Yeni faiz öncesi değerine geri geldi.
BoJ’un yeni tedbirler alması gerekecek gibi görünüyor.
SON PERDE: GELİŞEN EKONOMİLER
Başlangıç itibariyle bir gelişmiş ülke krizi olarak ortaya
çıkan kriz. Son günlerde özellikle gelişmekte olan ekonomileri zor durumda
bırakıyor.
Krizin başlangıcında tüm dünya ülkeleri gibi gelişmekte olan
ülkeler de bu krizden negatif yönde etkilendi. Ancak etki gelişmiş ülkeler
kadar güçlü olmadı. Gelişen ülkelere nazaran daha hızlı bir toparlanma görüldü.
Bunun sebebi ABD ve diğer gelişen ekonomilerde alınan önlemlerin gelişmekte
olan ülkelere sağlamış olduğu faydalardır.
Özellikle ABD tarafında başlayan varlık alım çılgınlıkları
ve faiz indirimleriyle piyasada para bolluğu yaşandı. Bol miktarda paranın
olması gelişen ekonomilere yatırım akışının hızlanmasına neden oldu. Aynı
zamanda uygulanmakta olan genişlemeci para politikaları, gelişen ülke
paralarının değer kazanmasına neden olarak bu ülkelerde yaşayan kişilerin alım
gücünü arttırdı. Ulusal paranın değer kazanmasıyla milli gelirde iyileşme
meydana geldi. Yaşanan bu durum Türkiye gibi ülkelerde pozitif ayrışmaya neden
oldu.
2006-2014 arası ülkelerin kişi başına GSYİH rakamları (USD)
Ülke/Yıllar
|
2006
|
2007
|
2008
|
2009
|
2010
|
2011
|
2012
|
2013
|
2014
|
Brezilya
|
5.809
|
7.241
|
8.701
|
8.462
|
11.124
|
13.042
|
11.922
|
11.711
|
11.384
|
Hindistan
|
816
|
1.051
|
1.022
|
1.124
|
1.387
|
1.471
|
1.449
|
1.455
|
1.581
|
Meksika
|
8.666
|
9.219
|
9.578
|
7.647
|
8.851
|
9.715
|
9.703
|
10.172
|
10.325
|
Türkiye
|
7.727
|
9.309
|
10.382
|
8.623
|
10.111
|
10.584
|
10.646
|
10.975
|
10.515
|
Güney Afrika
|
5.661
|
6.153
|
5.811
|
5.912
|
7.391
|
8.081
|
7.592
|
6.889
|
6.482
|
Kaynak: Dünya Bankası
Ancak son zamanlarda gelişen ekonomiler sorun yaşamaya
başladı özellikle FED’in 2014 yılında varlık alım programını durdurmasıyla
başlayan süreç, 2015 Aralık ayında faiz artışının gelmesiyle hız kazandı. Bu
süre içerisinde gelişmekte olan ekonomilerin paraları hızla değer kaybetti.
Faiz artışıyla birlikte Dolar’ın ülkesine dönme isteği artarak devam ediyor. Bu
istek gelişmekte olan ekonomilerin para birimleri üzerindeki baskıyı da
arttırıyor.
Aynı zamanda son zamanlarda dünya ekonomik büyümesindeki
yavaşlama, azalan dünya ticareti kriz boyunca küresel ekonominin itici gücü
olan Çin’in, son günlerde yaşadığı sorunlar gelişmekte olan ekonomileri olumsuz
yönde etkilemeye devam ediyor.
Bu etkilerin tamamı birleştiğinde genel teoride olduğu gibi
ekonomik krizin son aşaması olan gelişmekte olan ekonomiler ayağının yaşanması
kaçınılmaz son gibi görünüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder