Yurtiçi piyasalarda gözler TCMB’nin Perşembe günü vereceği
faiz kararına çevrilmiş durumda. Üst üste 7 toplantı boyunca faiz indirimine
giden Merkez Bankası, Ekim ayı toplantısında faiz oranlarında herhangi bir
değişikliğe gitmeyerek faiz oranlarını sabit tutmuştu. Perşembe günü
gerçekleşecek olan toplantıda ise Merkez’in alacağı karara ilişkin belirsizlik
söz konusu.
Bu belirsizliğin ortaya çıkmasına neden olan en önemli etken
ise Türk Lirası’nda yaşanan değer kaybı. Trump’ın başkan seçilmesi ve yurtiçindeki
gelişmeler ile birlikte Dolar/TL’de yaşanan yükseliş sadece Kasım ayında yüzde
9’un üzerinde gerçekleşti. Ki bu rakam Trump’tan en çok etkilenmesi beklenen
Meksika Pezo’su dahil, gelişmekte olan ülkeler arasındaki en yüksek kayıp.
Ekim Toplantısında Kur
Vurgusu Yapılmıştı
Diğer taraftan geçtiğimiz toplantının karar metninde Eylül
ayındakinden farklı olarak, döviz kuru ve diğer maliyet unsurlarındaki
gelişmelerin enflasyon görünümündeki iyileşmeyi sınırlandırdığını ve para
politikasındaki temkinli duruşun devam etmesinin gerekliliğini vurgulayan TCMB,
son zamanlarda yaşanan yükseliş ile kur üzerinde daha çok duracak gibi
görünüyor. Ancak metinde yapılacak kur vurgusu veya gerekli olması durumunda
önlemlerin alınacağı gibi ifadeler daha somut adımlar bekleyen piyasayı ikna
etmeyebilir.
Bu ifadelerin yerine faiz artırımına gitmek Merkez
Bankası’nın piyasaya verebileceği en etkili mesaj olacaktır. Ancak faiz
artırımına gitmenin önündeki en büyük engel yüksek faizlere karşı olan hükümet
kanadı olarak karşımıza çıkıyor. Hatta öyle ki geçtiğimiz günlerde
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Bülent Gedikli tarafından yapılan açıklamada faiz
indirimi için alan olduğu açıklaması gelmişti. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi
ise daha önce yaptığı açıklamada Merkez Bankası’nın döviz satarak müdahalesinin
doğru olduğunu düşünmediğini ifade etmişti. Verilen bu mesajlar TCMB’nin
durumunun güçleşmesine neden olurken, aslında bir fırsatı da beraberinde
getiriyor. Merkez Bankası’nın faiz artırımına gitmesi durumunda, piyasaya,
şartlara göre bağımsız hareket edebileceğinin sinyalini vermiş olacaktır. Ancak
bu mesajın net olması için artışın 25 baz puan gibi sembolik bir rakamın üzerinde
olması gerekiyor.
İlk Faiz Müdahalesi
Meksika’dan
Yurtiçinde bu gelişmeler öne çıkarken, Türkiye’nin muadili
ülkelerden kurda yaşanan yükselişi durdurma adına çeşitli adımlar gelmiş
durumda. Trump politikalarının en çok etkileyeceği ülkelerin başında gelen
Meksika, gecelik faiz oranlarını 50 baz puan artırarak, 4,75’ten 5,25’e çekmiş
durumda. Yapılan bu değişiklik ile Meksika’da faiz oranları 2009’dan bu yana en
yüksek seviyesine yükselmiş oldu. Diğer taraftan Malezya ve Hindistan merkez
bankaları da yükselen dövizin önüne geçmek için piyasaya dolar satarak
müdahalede bulundular.
Geçtiğimiz günlerde benzer bir müdahalede TCMB tarafından
yapıldığını hatırlıyoruz. Merkez Bankası rezerv opsiyon katsayısında bazı
oranları değiştirerek piyasaya ek likidite sağlama yöntemine gitmişti. Piyasaya
700 milyon dolara yakın sağlanan likiditeye rağmen bu adımın kur üzerindeki
etkisinin sınırlı kaldığını görmüştük. Bu nedenle piyasaya dolar vererek,
rezerv opsiyonu katsayısında değişikliğe giderek veya zorunlu karşılık
oranlarında değişiklik yapılarak alınacak önlemler yetersiz kalabilir. İlk
aşamada Merkez Bankası’nın kurdaki
ateşi söndürmek adına 50 baz puanın üzerinde bir artırıma gitmesi gerektiğini
düşünüyorum. Atılacak bu adım ile Merkez Bankası piyasaları rahatlatacağı gibi
bağımsızlığının üzerinde dolaşan sis bulutlarını da dağıtabilir. Ancak sadece
para politikası araçlarıyla kura müdahalede bulunmak sorunun geçici şekilde
çözülmesinde etkili olacaktır. Daha etkili çözümler için maliye politikaları ve
reformlar ile bu politikaların desteklenmesi gerekiyor.
Faizlerin artırılmaması durumunda, Fed’in 2017 yılında faiz
artışlarında hızlanması veya piyasaya bu mesajı vermesi Türk varlıkları
üzerindeki baskının daha da artmasına neden olabilir. Artan bu baskıyla
birlikte TCMB, ilerleyen dönemlerde daha radikal kararlar almak zorunda
kalabilir. 2006, 2008 ve 2014 yıllarında bu kararların alındığını biliyoruz.
Hatırlayacağımız üzere 2014 yılında faiz oranı yüzde 4,50’den, ani bir kararla
yüzde 10’a kadar yükseltilmişti.
Tüm bu değerlendirmelere rağmen Merkez Bankası hükümeti
karşısına almak istemeyeceğinden politika faizinde 25 baz puanlık bir artışa
gidebilir. Yapılacak bu hamle sembolik bir artış olacağından kur üzerinde aşağı
yönlü bir baskıya neden olma ihtimali oldukça düşük. Aksine yükseliş trendi
içerisindeki dolar/tl’nin daha da değer kazanmasına neden olabilir. Bu yukarı
yönlü hareketin devamında ise 3,4490 ve 3,5100 seviyeleri hedef fiyat olarak
karşımıza çıkıyor.